Ben ona baktım, o bana baktı, simdi dört çocuğa bakıyoruz. Arabanın önündeki çocuklar kazalara, arabanın arkasındaki kazalarda çocuklara neden olur. Savaşma seviş, sevişirken zaten savaşıyorsun. Düşen bir yaprak görürsen, beni hatırla sevgilim, biliyorsun seni ben sonbaharda sevmiştim. Sen sen ol, kapı önünde aşk yapma! Aşkın gözü kordur ama komşununki asla! Erkekler neden evlenemeyecekleri kadının peşinden koşarlar? Köpeklerin kullanamayacakları otomobillerin pesinden koşmaları gibi. Aşkın mideme vurdu, beni ne yar paklar nede dost, beni paklayacak olan bir ayran iki de tost. Hey garson! Bana kalbim kadar yanık döner, düşüncelerim kadar karışık bir salata, acılarım kadar koyu bir kahve getir. Ruhum benim her gece gel bekliyorum seni o selvinin altında. Mezarcı mahmut. Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok. Bülbülleri on bahçeye aldılar. Buraya marul ekecekler.
Aşkın bahardı bülbüller vardı da… Hangi salak kafesin kapsını açık bıraktı. Nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım. İnsan bi haber verir burada boşuna mı bekledik. Aşk bir otomobil gibidir yedek parçaları sürekli değişir. Aşk karsındakini bulunmaz hint kumaşı sanmanla sersemin teki olduğunu anlaman arasında gecen zamandır. Erkekler belediye otobüsü gibidir. Birini kaçırırsan beş dakika sonra oburu gelir. Aşkım seni seviyorum! Ama parayı daha çok… Lakin paranın ne önemi var, mühim olan miktarı! Ona kalbimi verdim saklasın diye, salak buzdolabına koymuş bozulmasın diye. Sana sarılmayı o kadar çok seviyorum ki. Çünkü o sırada yüzüne bakmam gerekmiyor. Sen likör gibi tatlı, tekila gibi çarpıcı, viski gibi asil, konyak gibi sıcak, şampanya gibi özel, şarap gibi tutkulu, malibu gibi egzotik, kokteyl gibi muhteşemsin. Bir köpek ile bir erkek arasında ne fark vardır? Kopek sadece halıyı kirletip mahfeder, erkek ise tüm yaşamını mahveder. Kalbimde yaşıyorsun ama kiranı vermiyorsun. Not: ev sahibi en kısa zamanda onunla evlenmezsen www.orjinalsozler.com seni kapı dışarı edecekmiş. Deprem gibi girdin gönlüme, fay hattı çizdin beynime, enkazlar bıraktın kalbimde, artçılar hala devam etmekte. Allah’ım! Kendim için bir şey istemiyorum, sadece anneme elma yanaklı, baldudaklı, sütun bacaklı bir gelin nasip eyle. Bırakıp gittin beni. Seni unuttum sanma, zaman alışmayı öğretti belki ama unutmayı asla… Karın olmak istiyorum karin, ey benim kardan adamım. Dertleşmek istiyorsan 1 tuşla, birine sarılmak istiyorsan 2 tuşla, eğlenmek için 3 tuşla, hepsini istiyorsan benim numaramı tuşla. Aşk bir deniz bense onun engin sularında dibe çokmuş bir keriz. Sevgilim sensiz gözlerim hiç bir şeyi görmüyor. Seninle olunca da gözlerim senden başkasını görmüyor.
Hayatın bize çizdiği yol, özgürlük ve güzelliklerle dolu olabilir, ama biz bu yolu yitirdik. Hırs insanların ruhunu zehirledi, dünyayı bir nefret çemberine aldı. Hepimizi kaz adımlarıyla sefaletin ve savaşların içine sürükledi. Hızımızı artırdık, ama bunun tutsağı olduk. Bolluk getiren makineleşme bizi yoksul kıldı. Edindiğimiz bilgiler bizi çıkarcı yaptı, zekamızı da katı ve acımasız. Çok düşünüyoruz, ama az hissediyoruz. Makineleşmeden çok insanlığa, zekadan çok iyilik ve anlayışa gereksinmemiz var. İnsancıl değerlerimizi koruyamazsak hayat korkunç olur, hep yitiririz.
Kendine güvendiğin için yalancı değilsin. Yalan dolan bilmediğin için yalan karşısında yenileceksin. Yalanın gücü doğrunun güçsüzlüğünden değildir. Yalan teşkilat kurmuş, doğru yalnızdır. Yalanın geleneği var, senin doğrunun her gün yeniden yaratılması gerek. Her gün bir şafak çiçeği gibi yeniden açması gerek. Sen yenileceksin. Yenilmenin tadına varacaksın. Doğru yenilmeli. Yenilmeyen doğru yenmiş sayılmaz. Doğru yenile yenile öyle keskin bir hale gelmeli ki.. Yüz bin yıl su altında, yıkanmış, düzelmiş çakıltaşı gibi.
Zenginlik bize ne iyilik eder, ne kötülük. Her ikisi için de malzeme verir bize. Ondan daha güçlü olan ruhumuz dilediği gibi bu malzemeyi evirir çevirir ve kullanır; mutlu ya da mutsuz oluşunun tek nedeni ve sorumlusu kendisidir.
Dış varlığımız tadını ve rengini iç varlığımızdan alır; nasıl ki giysilerimiz bizi kendi sıcaklığıyla değil bizim sıcaklığımızla ısıtırlarsa. Onları soğuk bir bedene giydirirseniz, soğukluğu korur ve besler. Kar ve buz öyle saklanır.
Hiçbir şey kendiliğinden, ne o kadar üzücüdür ne de zor. Bizim gevşekliğimiz, güçsüzlümüzdür ona bu niteliği veren. Büyük ve yüksek şeyleri görebilmek için onlara göre bir ruhumuz olması gerekir; yoksa kendi çamurumuzu görürüz onlarda. Doğru bir kürek suda eğri görünür. Önemli olan bir şeyin görülmesi değildir yalnız, nasıl görüldüğü de önemlidir.