HİKAYELER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
HİKAYELER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Nisan 2020 Perşembe

Gazneliler devletinin en büyük ve değerli hükümdarlarından biri olan Sultan Mahmud, Hindistan’a çeşitli sefer ler düzenlemişti. Bu seferlerden birinde çok şiddetli bir direniş ile karşılaşmış, zafer kazanacağından şüpheye düşmüştü.
Tam bu zor durumda iken Allah’a şöyle yalvardı:
– Ey Rabbim, bu savaştan galip çıkarsam, aldığım bütün ganimetleri yoksullara dağıtacağım.
Sonunda Sultan Mahmud galip geldi ve çok kıymetli ganimetlere sahip oldu. Gazne’ye döndüklerinde elde ettikleri bütün ganimetleri yoksullara, muhtaçlara dağıtmaya başladı.
Fakat bazı vezir ve komutanlar araya girip;

 
– Aman Sultanım ne yapıyorsunuz, bunca değerli ganimetler, altınlar, inciler fakir fukaraya dağıtılır mı? Hem onlar bunların kıymetini ne bilecek? Üstelik devletin hazinesinin bunlara ihtiyacı var.
Sultan Mahmud bunu Allah’a verdiği sözün gereği olarak yaptığını, kendisi için bir adak olduğunu söyledi. Adamları yine itiraz ettiler:
– Efendimiz önemsiz olanları dağıtın, değerli olanları hazineye ayırın, bütün memleketin bunlara ihtiyacı var.
Sultan Mahmud’un kafasını karıştırdılar. O zamanda Gazne’de yaşayan, doğruyu ve hakkı kellesi pahasına söylemekten çekinmeyen alim ve fazıl büyük bir zat vardı. Sultan Mahmud onu çağırtıp durumu anlattı ve fikrini sordu O büyük zat şöyle dedi:
– Sultanım bunda kararsızlığa düşecek bir taraf yok. Çok basit bir tercih karşısındasınız. Eğer Allah’a bir daha işiniz düşmeyecekse hemen adamlarınızın dediğini yapın, ganimetleri hazineye koyun. Ama Allah’a tekrar işiniz düşecekse verdiğiniz sözü tutun, adağınızı yerine getirin, ganimetleri yoksullara dağıtın.

2 Eylül 2019 Pazartesi

Önemli bir sefer hazırlığı yapılıyordu. Peygamberimiz herkesten yapabileceği yardımı en üst sınırda yapmasını istedi. Hz. Ömer bu isteğe uyarak büyük miktarda bir yardımla Hz. Peygamberin huzuruna çıktı. Hz. Peygamber sordu:

– Ya Ömer, malının ne kadarını yardım olarak getirdin?
Hz. Ömer cevap verdi:
– Tam yarısını getirdim ya Resulallah, size getirdiğim kadar da geride var.
Biraz sonra Hz. Ebû Bekir geldi. O da büyük bir yardımda bulundu. Hz. Peygamber ona da sordu:
– Malının ne kadarını getirdin? Cevap verdi:
– Tamamını getirdim ya Resulallah, evimde Allah ve Resulünün sevgisinden başka bir şey bırakmadım.
Bunun üzerine Allah’ın Resulü şöyle buyurdu:
– Allah yolunda fedakarlıkta Ebû Bekir’i kimse geçemeyecek.

1 Temmuz 2018 Pazar

Yeni evli bir çift vardı 

 Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi Son zamanlarda o kadar sık olmasa da, evlenmeden önce sık sık birbirlerini çok sevdiklerine dair ne kadar da dil dökmüşlerdi Ama şimdilerde, küçük bir söz, ufak bir hadise aralarında orta çaplı bir kavganın çıkasına yetiyordu 

 Bir akşam oturup ilişkilerini gözden geçirmeye karar verdiler Her ikisi de, boşanmayı istememekle beraber, işlerin böyle gitmeyeceğinin farkındaydılar Erkek, "Aklıma bir fikir geldi" dedi "Bahçeye bir ağaç dikelim ve eğer bu ağaç üç ay içinde kurursa boşanalım Kurumaz da büyürse bunu bir daha aklımızdan geçirmeyelim Bu süre içinde de ayrı ayrı odalarda kalalım"

 Bu ilginç fikir hanımının da hoşuna gitti Ertesi gün gidip bir meyve fidanı aldılar ve birlikte bahçeye diktiler Aradan bir ay geçti Bir gece bahçede karşılatılar Her ikisinin de elinde içi su dolu birer bidon vardı

9 Haziran 2018 Cumartesi

Kabağın Sahibi
Vaktiyle bir derviş berbere gider. Berberden saçını dibinden kazımasını, sakal ve bıyığını kısaltmasını ister. Tereddütsüz bir şekilde berber koltuğuna oturan derviş:

- "Vur usturayı berber efendi!" der.

Berber, dervişin saçlarını kazımaya başlar. Derviş de aynada kendini takip etmektedir. Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır. Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, yağız mı yağız, bıçkın mı bıçkın bir kabadayı girer içeri. Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak:

- "Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım!" diye kükrer.

Dervişlik bu... Sövene dilsiz, vurana elsiz olmak gerek. Ses çıkarmaz, biraz çaresiz, biraz mütevekkil usulca kalkar yerinden.
Berber, bu gariban müşterisine karşı mahcup olmakla beraber kabadayının pervâsızlığından da korkmuştur. Ses çıkaramaz.
Kabadayı koltuğa oturur, berber tıraşa baslar. Fakat küstah kabadayı, tıraş esnasında da boş durmaz; sürekli aşağılar dervişi, alay eder:

- "Kabak aşağı, kabak yukarı!.."

Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkândan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at arabası, yokuştan aşağı hızla kabadayının üzerine doğru gelir. Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır. Derken, iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri demir, kabadayının karnına batıverir. Kaşla göz arasında babayiğit kabadayı oracığa yığılır kalır, ölmüştür. Herkes bir anda olup biten bu olayın hayret ve şaşkınlığı içindedir. Berber de şok olmuştur; bir manzaraya, bir dervişe bakar ve dervişin beddua ettiğini düşünerek gayr-i ihtiyarî sorar:

- "Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?"
Derviş mahzun, düşünceli cevap verir:
- "Vallâhi gücenmedim ona. Hakkımı da helâl etmiştim. Gel gör ki, kabağın bir de sâhibi var. O gücenmiş olmalı!

***

Kabağın sahibi öyle bir gücenir ki, gazabını gösterir ama biz kuldan geldi sanırız. Bazen de biz sevdiğimizi sanırken kırdığımızın farkına bile varmayız.

Ne diyor Hz. Mevlana?
"Ya kırdığın gönlü Allah seviyorsa?
Bilemezsin... Bilseydin ödün kopardı; 
Dokunamazdın!"

26 Şubat 2017 Pazar

Adam işten evine gelmiş ve karısına;

-”Hayatım, işyerinden en sevdiğim arkadaşımı bu akşam yemeğe çağırdım…”

Karısı sinirlenmiş:

-Neeee! Sen delirdin miii…..!!!

-Ortalığı görmüyor musuuuun..???

-Ev darmadağınnn…!!! Nermin’ler bendeydi bugüüünnn…!!! (vır,vır,vır,vır)

-Üstelik yemek de yapmadımmm…


-Zaten alışverişe de çıkmamıştım…!!! (Car,car,car,car,car)

-Geçen aksamdan kalan bulaşıkları bile yıkamadım henüz…(Dır,dır,dır, dır.)

-Heeemm bugün muayyen günüm; sinirli ve yorgunummm.!!(Bla, bla, bla, bla…)

-En sevdiğim pembe dizi “Şebekler de ağlar” var bugün televizyonda; onu izlemek istiyordummm…!!!(Lak,lak,lak, lak,lak….)

-Hem bu akşam Nalan’la telefonla konuşma günüm; biliyorsun çarşamba akşamları 23.00′dan sonra %70 indirim var…”

- “Biliyorum canim, biliyorum…”

- “Biliyorsan arkadaşını neden çağırdın ozzzamaannnnan…!!!???”

-”O salak, bu aralar “evlenmek istiyorum” diye tutturdu da hayatım…!”

sözümüz meclisten dışarı :D